Bu yazımızda tüketici hakları kapsamında ayıplı mal, ispat sorumluluğu, zamanaşımı süresi ile sorumluluk konuları ele alınacaktır. Ayrıca Yargıtay kararları ile ayıplı mal konusundaki örnek kararlar verilerek emsal temsil etmesi sağlanacaktır.
Tüketici
Bir malı ticari amaç ve mesleki amaçlar olmadan alan kişiye tüketici denir. Yani tüketici günlük hayatı içerisinde malı kullanma ve tüketme amacıyla hareket eden kişidir.
Tüketici işlemi olan satışlarda Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununun (TKHK) 8-12 maddesi hükümleri uygulanır.
Tüketici işlemi olmayan adi satışlarda ise Türk Borçlar Kanununun (TBK) 219-231 maddesi hükümleri uygulanır. Aynı mesele hem Borçlar Kanununda hem de TKHK da düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu genel bir kanundur, TKHK ise özel kanundur. İstinası taksitli satışlar Borçlar Kanununda daha özel bir düzenleme ile hüküm altına alınmıştır, bu hususta Borçlar Kanunu özel kanun olarak değerlendirilmelidir. Daha doğru bir ifade ile her olay ve duruma göre özel – genel kanun değerlendirmesi yeniden yapılmalıdır.
Bir tacir karşı tarafa da açıkça bildirmek suretiyle, kızına doğum günü hediyesi olarak bir araba ya da kendi evinde kullanmak amacıyla bilgisayar satın alırsa, karşı taraf (satıcı) da tacir olmamak koşulu ile bu satım ticari değil, adi nitelik kazanır. Bir tacirin evine giderken esnaftan bir kilogram meyve alması adi iş, hatta tüketici işlemi niteliğindedir. Bununla birlikte, ayakkabı mağazası işleten tacirin bir öğrenciden kitap satın alması veya bir tacirin, evinde kullanacağını açıkça belirtmemesine rağmen memurdan satın aldığı antika halının evine teslim edilmesini istemesi örneklerinde de iş, somut olayın özellikleri gereği adi nitelikte sayılmalıdır.( ADİ İŞ / TİCARİ İŞ / TÜKETİCİ İŞLEMİ AYRIMI ve BU AYRIMIN Prof. Dr. Mehmet BAHTİYAR,Yrd. Doç. Dr. Levent BİÇER)
Tüketici işlemi ve ticari iş olarak nitelendirilmeyen her iş, bir adi iş olarak kabul edilmelidir. Adi işe, genel hükümlerin (TMK., TBK.87) uygulanması gerekir. Yukarıda açıklandığı gibi, adi veya ticari bir işin (sözleşmenin) bir tarafı tüketici ise, o iş aynı zamanda tüketici işlemi oluşturur ve öncelikle TKHK. ve ilgili mevzuata tabi olur. Örneğin, tüketici olan bir kişinin esnaftan veya tacirden ya da esnaf/tacir olmasa dahi ticari amaçlarla hareket eden bir başka kişiden bir cep telefonu satın alması durumunda tüketici işlemi söz konusu olur. Tüketicinin, sigortacı ile akdetmiş olduğu sigorta sözleşmesi ve ev eşyalarını taşıtmak için nakliyeci ile yaptığı taşıma sözleşmesi de birer tüketici işlemidir. Buna karşılık bir tacirin, işletmesinde kullanmak üzere bir araç satın alması veya bir bankadan işletme kredisi çekmesi ticari iş niteliğinde kabul edilir. Bir öğrencinin arkadaşının bilgisayarını, kullanım amacıyla satın alması adi iştir; fakat bu öğrencinin, ticari bir amaçla, yeniden satmak ve kar elde etmek amacıyla, bilgisayar satın alması durumunda tüketici işlemi söz konusu olmayacaktır. Kanunun oldukça geniş kapsamından dolayıdır ki; bir kişinin, avukat, doktor, mühendis gibi kişilerle yapmış olduğu vekâlet sözleşmesinden doğan uyuşmazlık da tüketici işlemi olarak kabul edilebilecektir.( ADİ İŞ / TİCARİ İŞ / TÜKETİCİ İŞLEMİ AYRIMI ve BU AYRIMIN Prof. Dr. Mehmet BAHTİYAR, Yrd. Doç. Dr. Levent BİÇER)
Ticari satış olarak ifade edilen ve tarafları tacir olan satışlarda ise Türk Ticaret Kanununun (TTK) 23/1-c maddesi hükmü uygulanır. Bu konuya makalenin sonunda kısaca yer vereceğiz.
Bu makalede tüketiciler tarafından gerçekleştirilen alış verişlerde, ayıplı mal alan tüketicilerin hangi hukuki yollara başvurabileceği konu edilecektir.
Ayıplı Mal Nedir?
Ayıplı Mal Nedir? Ayıplı mal; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK), 8. Maddesine göre ayıplı mal;
- Tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmayan
- Objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımayan
- Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan;
- Satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan;
- Muadili olan malların kullanım amacını karşılamayan,
- Tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren maldır.
Sözleşmeye Aykırı İfa
Sözleşmeye aykırı ifa şu şekilde tanımlanır;
- Sözleşmeye konu olan malın, sözleşmede kararlaştırılan süre içinde teslim edilmemesi
- Montajının satıcı tarafından veya onun sorumluluğu altında gerçekleştirildiği durumlarda gereği gibi monte edilmemesi
- Malın montajının tüketici tarafından yapılmasının öngörüldüğü hâllerde, montaj talimatındaki yanlışlık veya eksiklik nedeniyle montajın hatalı yapılmasıdır.
- Aynı husus Borçlar Kanununun 219. maddesinde de şu şekilde düzenlenmiştir.
- Satıcının, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması,
- Nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunması durumlarında ayıplı satış söz konusudur.
Ayıplı mal, maddi, hukuki ya da ekonomik eksiklik şeklinde ortaya çıkabilir:
Maddi Ayıp: , malın fiziki özelliklerindeki eksikliği ifade eder.
Örneğin, satılan halının iplerinin sökülmesi, bulaşık makinesinin pervanesinin kırık olması, satılan kazağın renklerinin birbirine karışması, alınan ütü hizmetinin kötü olması.
Ekonomik Ayıp: Malın veya hizmetin ekonomik değerini düşüren ayıplardır. Örneğin, satılan bir arabada daha önce bir parçanın boyalı olduğunun anlaşılması.
Hukuki Ayıp: Tüketicinin mülkiyet hakkından doğan yetkilerini kullanamamasıdır. Örneğin, imarlı bir arsa olarak satılan bir yerin imarsız çıkması hukuki ayıptır.
Ayıplı Mal Yargıtay Kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28/02/2018 tarih 2018/414 sayılı kararına göre:
“Taraflar arasındaki satım sözleşmesinin eki niteliğindeki tanıtım broşüründe taşınmazın bulunduğu parselin önündeki alana (65 parsel sayılı taşınmaz), hâlihazırdakinden küçük bir alışveriş merkezi ile okul inşa edileceğinin taahhüt edildiği çekişmesizdir. Çekişme, imar durumunda değişiklik yapılarak bu taahhütten farklı şekilde 65 parsel sayılı taşınmazın neredeyse tamamını kaplayacak genişlikte tek bina hâlinde bir alışveriş merkezi yapılması ile doğmuştur. Davacı tüketici, yapılan bu inşaatın tamamlanması ile satın aldığı dairenin alışveriş merkezine bakan cephelerini kullanırken aradaki mesafenin az olması nedeniyle gürültü ve görüntü gibi nedenlerle rahatsızlık yaşadıklarını, bu durumun taşınmazın değerinde azalma meydana getirdiğini ifade etmiştir. Bu iddia esas olarak, alıcının sözleşmede kendisine taahhüt edilenden farklı bir netice ile karşılaşması, başka bir anlatımla satıcının sözleşmeye aykırı ifası temeline dayalıdır. Eldeki uyuşmazlıkta olduğu gibi tüketicinin tercihini uğranıldığı iddia edilen zararın maddi olarak telafisi yönünde kullanması hâlinde, gerçekten de tazminat gerektirir bir zararın, başka bir deyişle bedel indirimini gerektirir aykırılığın var olup olmadığının objektif şekilde belirlenmesi gerekir.
Başka bir ifade ile satılanın, tarafların kararlaştırdıkları satış bedeli gözetilmeksizin, satış tarihi itibariyle gerçek ayıpsız rayiç değeri ile mevcut ayıplı hâldeki rayiç değeri ayrı ayrı belirlenerek, bu iki değerin birbirine bölünmesi suretiyle elde edilecek oran, satış bedeline uygulanmaktadır.”
E-Ticarette Ayıplı Mal
Günümüzde son derece yaygınlaşmış olan internet üzerinden yapılan alış verişlerde de aynı kanun hükümleri geçerlidir.
Açık Ayıp – Gizli Ayıp
Satın alınan ürünün kullanım esnasında hasar ve kusurunun ortaya çıkması durumunda gizli ayıptan söz edilir. Kullanım süresinde tüketici hatası olmadan üründen kaynaklı ortaya çıkan durumlardır. Borçlar Kanununun aksine TKHK da açık ayıp gizli ayıp ayrımı yapılmamıştır. Borçlar Kanunu’na göre usulüne uygun bir gözden geçirme ile fark edilebilecek ayıplar açık ayıptır. Gizli ayıp ise malın kullanımı sırasında ortaya çıkan ya da görülen, ilk başta fark edilmesi mümkün olmayan ayıplardır, kullanıcı hatası istisnadır.
Ayıplı Maldan Sorumluluk
Satıcı, sözleşmeye uygun bir şekilde malı teslim etmek ile yükümlüdür.
Satıcı,
- Kendisinden kaynaklanmayan reklam yoluyla yapılan açıklamalardan haberdar olmadığını ve haberdar olmasının da kendisinden beklenemeyeceğini
- Yapılan açıklamanın içeriğinin satış sözleşmesinin akdi anında düzeltilmiş olduğunu
- Satış sözleşmesi kurulma kararının bu açıklama ile nedensellik bağı içinde olmadığını
İspat ettiği takdirde açıklamanın içeriği ile bağlı olmaz.
Öncelikle ürünün kararlaştırılan ya da tanıtımında bahsedilen özelliklerde olmaması ya da objektif olarak taşıması gereken niteliklere sahip olmaması satıcının sorumluluğunu doğurur. Örneğin ipek denilerek satılan bir ürün polyester çıkmamalıdır. Satıcının hafif kusurlu olduğu hallerde sorumsuzluk anlaşması yapılabilir. Ağır kusurlu olunan hallerde yapılacak sorumsuzluk sözleşmesi geçersizdir. Ayıp hafif ise herhangi bir sorumsuzluk anlaşması yapılmamış olmalıdır. Anılan bu şartların varlığı halinde satıcının ayıptan sorumluluğu doğar ve tüketici seçimlik haklarını kullanabilir. (TKHK md 9)
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 24/11/2020 tarih 2020/6974 Karar sayılı kararına göre;
“Dava, malın ayıplı olmasından kaynaklanan sözleşmeden dönme ve bedel iadesi talebine ilişkindir. Davacı aracın ayıplı olduğu iddiasıyla sözleşmeden dönerek araç bedelinin iadesine karar verilmesini talep etmiş, davalı ithalatçı şirket ise davacının ithalatçı olan şirketlerine karşı sözleşmeden dönme ve bedel iadesi talebinde bulunamayacağını savunmuştur. 6502 Sayılı Tüketici’nin Korunması Hakkındaki Kanun’un 11/1.maddesinde tüketicinin malın ayıplı olduğunun anlaşılması halinde kullanabileceği seçimlik hakları sıralanmış ve tüketicinin bu seçimlik haklarından birini kullanabileceği, satıcının ise tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlü olduğu kabul edilmiştir. 11/2.maddesinde ise; ‘‘Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi hakları üretici veya ithalatçıya karşı da kullanılabilir. Bu fıkradaki hakların yerine getirilmesi konusunda satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur.’’ denilerek ithalatçıya karşı kullanılabilecek seçimlik haklar gösterilmiştir. Ancak kanunun 11/2.maddesinin aynı kanunun 56.maddesiyle birlikte değerlendirilmesi gerekir. Kanunun 56/3.maddesinde; ‘‘Tüketici bu Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen seçimlik haklarından onarım hakkını kullanmışsa, malın garanti süresi içinde tekrar arızalanması veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hâllerinde 11 inci maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı tüketicinin talebini reddedemez. Bu talebin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur.’’ denilmekte ve tüketicinin diğer seçimlik haklarından ithalatçının da sorumlu olacağı durumlar düzenlenmiş bulunmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde İlk derece mahkemesince, 28/12/2016 tarihli rapor hükme esas alınarak davanın kabulü ile aracın davalıya iadesine, 60.090,64 TL’nin 20/03/2012’den işleyecek ticari faizi ile işleyecek davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince; konusunda uzman bilirkişi tarafından gizli ayıplı olarak nitelenen arızaların servis tarafından giderilemediği davacının 6502 sayılı yasada belirlenen seçimlik haklarından olan bedel iadesini talep edebileceği bu itibarla davalının bu yöne ilişkin istinaf itirazlarının reddine karar verilmiş, aracın davacı kullanımında iken kazaya karışması nedeniyle 5.000,00 TL değer kaybına uğradığı, bu miktarın davacı alacağından mahsubunun gerekeceği, davacının hüküm altına alınan alacağına aracın davalıya iade tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiği gerekçesi ile davalının istinaf itirazının kısmen kabulüne karar verilmiş ise de hükme esas alınan bilirkişi raporunda bir yandan araçla yapılan test sürüşünde araçta herhangi bir teknik arıza ile karşılaşılmadığı belirtmiş bir yandan da davacı tarafından dosyaya ibraz edilen CD kayıt görüntüleri ve servis kayıtları birlikte değerlendirilerek aracın imalattan kaynaklanan gizli ayıplı olduğu kanaatine varılmış olup bilirkişi raporu bu haliyle yetersiz olup hüküm kurmaya elverişli değildir. Hal böyle olunca; Bölge adliye mahkemesince, konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine açık ve yeterli bilirkişi raporu alınarak, alınan rapor sonucuna göre de 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 11/2. ve 56/3.maddesinin değerlendirilerek, davalı ithalatçı firmanın davacının sözleşmeden dönme ve bedelin iadesi talebi yönünden sorumlu olup, olmayacağının tartışılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.”
İspat Yükü
Teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var olduğu kabul edilir. Aksini ispat mümkündür, bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir. Bu karine, malın veya ayıbın niteliği ile bağdaşmıyor ise uygulanmaz.
Üründeki ayıbın esaslı olmayan ayıp olması önemli değildir. Yani tüketici bakımından ürünün ayıplı kabul edilmesi için basit eksiklikler yeterlidir.
Ayıp sözleşmenin kurulduğu anda ya da daha sonra fark edilebilir. Sözleşmenin kurulduğu anda fark edilebilecek aşikâr bir ayıp söz konusu ise sözleşmeye aykırılıktan söz edemeyiz. Maldaki ayıp teslim anında olmalıdır. Tüketicinin, sözleşmenin kurulduğu tarihte ayıptan haberdar olduğu veya haberdar olmasının kendisinden beklendiği hâllerde, sözleşmeye aykırılık söz konusu olmaz. Yani ayıp gözle görülecek şekilde ise satıcı sorumlu olmaz Bunların dışındaki ayıplara karşı tüketicinin seçimlik hakları saklıdır.
Satışa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına, üretici, ithalatçı veya satıcı tarafından tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği şekilde malın ayıbına ilişkin açıklayıcı bilgiyi içeren bir etiket konulur. Bu etiketin tüketiciye verilmesi veya ayıba ilişkin açıklayıcı bilginin tüketiciye verilen fatura, fiş veya satış belgesi üzerinde açıkça gösterilmesi zorunludur. Teknik düzenlemesine uygun olmayan ürünler ise hiçbir şekilde piyasaya arz edilemez. Bu ürünlere, Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun ve ilgili diğer mevzuat hükümleri uygulanır.
Ancak dikkat edilmesi gereken bir husus, tüketicinin haberdar olduğu ayıptan farklı bir ayıp daha sonradan ortaya çıkarsa, satıcı, üretici ve ithalatçının bunlara ilişkin sorumlulukları olacaktır. Örneğin satın alınan ikinci el arabanın lastiklerinin aşınmış olduğu tüketicinin bilmesi gereken bir olgudur, dolayısıyla daha sonra bu konuda bir ayıp iddiasında bulunamaz. Buna karşılık arabanın hava yastığının açılmaması, fren sistemi, motor, vites kutusu arızaları gibi arızalar arabanın ikinci el olması ile alakalı bir sorun değildir. Bu hallerde yine bir ayıbın varlığı kabul edilecektir. İkinci el bir arabanın objektif olarak sahip olması gereken bütün özellikleri taşıması gerektiği açıktır (Madde Gerekçesi). (TKHK mad 10)
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 24/05/2021 tarih 2021/5365 K. sayılı kararına göre
“Somut olayda dava konusu bağımsız bölümün dış duvarları yıkılıp yeniden yapılarak yüz ölçümünün genişletilmiş olduğu sabittir. Bir taşınmazda su izolasyonunun bulunmaması, niteliği gereği kural olarak tüketiciden kaynaklanmayan, üretimden kaynaklanan bir ayıptır. Diğer bir ifade ile taşınmazın inşaatı sırasında su izolasyonunun çeşitli sebepler ile düzgün yapılamamış olduğu, dolayısıyla teslim anında ayıbın mevcut olduğu yönünde bir fiili karine vardır. Bununla birlikte, tüketici, malı teslim aldıktan sonra taşınmazın su izolasyonunu etkileyecek birtakım tadilatlarda bulunmuş ise artık bu karineden yararlanamaz. İzolasyonun kendi tadilatı nedeniyle bozulmadığını teslim anında zaten su izolasyonunun olmadığını kendisinin ispatlaması gerekir.
Mahkemece, öncelikle yukarıdaki açıklamalar ışığında, dosya içinde bulanan ve tarafların delil olarak dayandıkları tüm belge ve kayıtlar incelenerek taşınmazın teslimden önce mi yoksa sonra mı tadil edildiği tespit edilmeli, eğer teslimden sonra yani davacı tarafından yapılan bir tadilat var ve davacı da sorunun kendi fiilinden kaynaklanmadığını ispatlayamıyor ise satıcının su izolasyonunun bulunmamasından sorumlu tutulamayacağı göz önüne alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.”
Tüketicinin Seçimlik Hakları
Malın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda TKHK md 11 e göre tüketicinin seçimlik hakları şöyledir.
- Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönebilir,
- Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteyebilir,
- Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteyebilir,
- İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteyebilir.
Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.
Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi hakları üretici veya ithalatçıya karşı da kullanılabilir. Bu hakların yerine getirilmesi konusunda satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur. Üretici veya ithalatçı, malın kendisi tarafından piyasaya sürülmesinden sonra ayıbın doğduğunu ispat ettiği takdirde sorumlu tutulmaz.
Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesinin satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici, sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim haklarından birini kullanabilir. Orantısızlığın tayininde malın ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından sorun teşkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır.Örneğin üretimi bitmiş ve bir daha da olmayacak bir ürünün ille de ayıpsız misli ile değiştirilmesini istemek orantısızlıktır.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 21/09/2020 tarih 2020/4435 sayılı kararına göre;
“Ayıp nedeniyle satıcının sorumluluğuna başvurmanın maddi koşularının gerçekleşmesi halinde tüketicinin sahip olduğu seçimlik haklar 6502 sayılı Kanunun 11.maddesinde belirtilmiştir. Tüketici hükümde belirtilen sözleşmeden dönme, satış bedelinin indirilmesi, aşırı masraflı olmadıkça ücretsiz onarım ya da mümkün ise misli ile değişim haklarından dilediğini kullanabilir. 6502 sayılı Kanunun m.83/1 hükmü uyarınca bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel hükümler uygulanır. Genel hüküm niteliğindeki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun m.227/4 hükmüne göre alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir. Özellikle sözleşmeden dönme halinde tüketicinin bundan elde edeceği yarar ile bunun satıcıya getireceği zarar arasında bir oransızlık varsa ve ayıplı mal çok az giderle onarılabiliyorsa artık sözleşmeden dönmenin amaca aykırı olduğu kabul edilmektedir.
Somut olayda dava konusu ayıp, aracın ön sağ kapı pencere pervazının sacında bulunan yaklaşık 1-3 cm çapındaki 3 adet göçük olup, bilirkişi raporunda bunların 400-500 TL’ye basit karasori düzeltilmesi ve boyama ile onarılabileceği, onarım halinde aracın 2. el piyasa değerinin 4.000 TL azalacağı belirtilmiştir.Bu durumda mahkemece sözleşmeden dönme durumunda elde edilen yarar ile uğranılan zarar arasında satılanın ücretsiz onarılmasını ya da satış bedelinin indirilmesini haklı gösteren bir oransızlığın olup olmayacağı gerekli görülürse alınacak yeni bir bilirkişi raporu ile değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu husus değerlendirilmeden yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.”
Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi haklarından birinin seçilmesi durumunda bu talebin satıcıya, üreticiye veya ithalatçıya yöneltilmesinden itibaren azami otuz iş günü, konut ve tatil amaçlı taşınmazlarda ise altmış iş günü içinde yerine getirilmesi zorunludur. Ancak, bu Kanunun 58 inci maddesi uyarınca çıkarılan yönetmelik eki listede yer alan mallara ilişkin, tüketicinin ücretsiz onarım talebi, yönetmelikte belirlenen azami tamir süresi içinde yerine getirilir. Aksi hâlde tüketici diğer seçimlik haklarını kullanmakta serbesttir.
Tüketicinin sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim hakkını seçtiği durumlarda, ödemiş olduğu bedelin tümü veya bedelden yapılan indirim tutarı derhâl tüketiciye iade edilir.
Seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar, tüketicinin seçtiği hakkı yerine getiren tarafça karşılanır. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep edebilir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 29/03/2021 tarih 2021/3245 sayılı kararına göre;
“Bilirkişi “dava konusu araçta meydana gelen arızanın kullanıcı hatasından kaynaklanmadığı, emme kam mili üzerinde bulunan dişlinin, yerinden çıkmamak (sıyırmamak) üzere çok sıkı bir şekilde montaj edilmesi gerekirken, gereken (tekniğe uygun) sıkılıkta yerine takılmadığı için mil üzerinden sıyırdığı, bununda fabrika imalat ve montaj hatasından kaynaklandığı, fabrika imalat ve montaj hatasından meydana gelen bu arızanın ayıp niteliğinde olup, arıza meydana gelmeden anlaşılamayacağından gizli ayıp niteliğinde olduğu” yönünde görüş bildirilmiştir. Davacının dava dilekçesindeki talebi aracın ayıpsız misli ile değişimi, bu mümkün olmadığı takdirde aracın dava tarihindeki satış bedelinin davalıdan tahsiline ilişkin olup davacının bu talebi kendisini ve mahkemeyi bağlar.
Mahkeme karar tarihinden sonra, aracın tamir edilerek davacıya teslim edildiği devam eden süreçte dava konusu araçla ilgili davacı tarafından yeniden Tokat 2.Asliye Hukuk mahkemesinin 2019/ 1 d.iş sayılı dosyasında tespit yaptırıldığı, tespit bilirkişi raporunda, aracın motor kısmının servisçe onarımının yapılarak 02.11.2018 tarihinde davacıya teslim edildiği ancak yeniden tekrar eden arızanın, aracın motorunda bütün şekilde hasar oluşmasının ilk arızaya bağlı olarak gerçekleştiğinin belirtildiği ve davacı tarafından bu konuda servis formunun da dosyaya sunulduğu dikkate alınarak, dava konusu araçtaki mevcut arızanın devam ettiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca dosya kapsamından da açıkça anlaşılacağı gibi krank mili arızasının garanti kapsamında mevcut olan arıza olduğu ancak arızanın tekrarı da göz önüne alınarak mahkemece, davacının davasını neye hasrettiği açıklattırılıp, seçimlik hakkını ne şekilde kullandığı sorularak hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekir.”
Ayıplı Mal Zamanaşımı
Ayıplı mal zamanaşımı süresi için aşağıdaki şekilde bir açıklama yapmak mümkündür.
Kanunlarda veya taraflar arasındaki sözleşmede daha uzun bir süre belirlenmediği takdirde, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile, malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Bu süre konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda taşınmazın teslim tarihinden itibaren beş yıldır.
Satışa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına, üretici, ithalatçı veya satıcı tarafından tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği şekilde malın ayıbına ilişkin açıklayıcı bilgiyi içeren bir etiket konulması, bu etiketin tüketiciye verilmesi veya ayıba ilişkin açıklayıcı bilginin tüketiciye verilen fatura, fiş veya satış belgesi üzerinde açıkça gösterilmesi durumları saklı olmak üzere ikinci el satışlarda satıcının ayıplı maldan sorumluluğu bir yıldan, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda ise üç yıldan az olamaz.
Ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmişse zamanaşımı hükümleri uygulanmaz. (TKHK md 12)
Ayıp ihbarı, alıcının ayıp nedeniyle doğan seçimlik haklarını kullanabilmesi amacıyla yapılması gereken bir bildirimdir.
BK’da adi satışlarda alıcının inceleme ve ihbar yükümlülükleri için açık ve belli bir süre belirtilmemiş, yalnızca “işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz”inceleme ve ortaya çıkan ayıbın satıcıya “uygun bir süre içinde” bildirimi öngörülmüştür.
Burada ayıplı malın ihbar sürelerinde tacirler bakımından farklılıklar ortaya çıkmaktadır, kısaca değinmek gerekirse Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 23. Maddesine göre, teslim sırasında açıkça belli olan ayıplar yönünden ayıbın 2 gün içinde satıcıya bildirilmesi gerekir. Açık ayıba örnek olarak, malda gözle görülebilen çizik, kırık ya da çatlakların bulunması verilebilir. Malda açık ayıp söz konusu olmasa bile, malı satım ve teslim alan tacirin 8 gün içinde malı inceleme veya incelettirmekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Sekiz günlük süre malın alıcı tarafından satım ve teslim alındığı tarih itibariyle başlar.
Yasal süre içinde ayıp ihbarının yapılmaması alıcının Kanundan doğan seçimlik haklarına başvuramaması sonucu doğurur. Bu durumda, alıcı tacir malı satın aldığı hali ile kabul etmekte ve seçimlik haklarını kaybetmektedir. Ancak TTK 23. Maddesinde diğer durumlarda Türk Borçlar Kanunu’nun 223/2. Maddesinin uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu nedenle açık ayıp niteliğinde olmayan ve 8 günlük inceleme süresinde tespit edilemeyen yani kullanımla ortaya çıkan ayıplar yönünden TBK nın ilgili düzenlemeleri uygulama alanı bulur. TBK nın 223. Maddesinin ikinci fıkrasında, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, ayıbın hemen satıcıya bildirilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Yani olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp için 8 günlük inceleme ve ihbar süresi söz konusu olmayacaktır.
Ayıplı Hizmet
Ayıplı hizmet şu şekilde tanımlanır;
- Sözleşmede belirlenen süre içinde başlamayan
- Taraflarca kararlaştırılmış olan ve objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan
- Hizmet sağlayıcısı tarafından bildirilen, internet portalında veya reklam ve ilanlarında yer alan özellikleri taşımayan
- Yararlanma amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren hizmetler ayıplıdır(TKHK m.13)
Ayıplı Hizmetten Sorumluluk
Hizmet veren hizmeti sözleşmeye uygun olarak ifa etmekle yükümlüdür.
Hizmet veren kendisinden kaynaklanmayan reklam yoluyla yapılan açıklamalardan haberdar olmadığını ve haberdar olmasının da kendisinden beklenemeyeceğini veya yapılan açıklamanın içeriğinin hizmet sözleşmesinin kurulduğu tarihte düzeltilmiş olduğunu veya hizmet sözleşmesinin kurulması kararının bu açıklama ile nedensellik bağı içermediğini ispatladığı takdirde açıklamanın içeriği ile bağlı olmaz.
Tüketicinin Seçimlik Hakları
- Hizmetin ayıplı ifa edildiği durumlarda tüketici, hizmetin yeniden görülmesi,
- Hizmet sonucu ortaya çıkan eserin ücretsiz onarımı,
- Ayıp oranında bedelden indirim veya sözleşmeden dönme haklarından birini kullanmakta serbesttir.
Sağlayıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.
Seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar sağlayıcı tarafından karşılanır.
Tüketici, bu seçimlik haklarından biri ile birlikte Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep edebilir.
Ücretsiz onarım veya hizmetin yeniden görülmesinin sağlayıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici bu hakları kullanamaz. Orantısızlığın tayininde hizmetin ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından sorun teşkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır.
Tüketicinin sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim hakkını seçtiği durumlarda, ödemiş olduğu bedelin tümü veya bedelden indirim yapılan tutar derhâl tüketiciye iade edilir.
Ücretsiz onarım veya hizmetin yeniden görülmesinin seçildiği hâllerde, hizmetin niteliği ve tüketicinin bu hizmetten yararlanma amacı dikkate alındığında, makul sayılabilecek bir süre içinde ve tüketici için ciddi sorunlar doğurmayacak şekilde bu talep sağlayıcı tarafından yerine getirilir. Her hâlükârda bu süre talebin sağlayıcıya yöneltilmesinden itibaren otuz iş gününü geçemez. Aksi takdirde tüketici diğer seçimlik haklarını kullanmakta serbesttir. (TKHK 14)
Ayıplı Hizmet Zamanaşımı
Kanunlarda veya taraflar arasındaki sözleşmede daha uzun bir süre belirlenmediği takdirde, ayıplı hizmetten sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile, hizmetin ifası tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir.
Ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmişse zamanaşımı hükümleri uygulanmaz. (TKHK 16)
Tüketici Hakem Heyetine / Tüketici Mahkemesine Başvuru
Malın veya hizmetin ayıplı olmasına rağmen, satıcı veya sağlayıcı tarafından seçimlik hakların kullanılması talebi yanıtlanmadığında; uyuşmazlığın parasal değerine göre başvurulabilecek hukuki yollar bulunmaktadır.
- Ticaret Bakanlığı tarafından bu yıl yapılan açıklamaya göre; tüketicihakem heyetlerine yapılacak başvurularda uyulması zorunlu parasal sınırlar, 2022 yılı için belirlenen yüzde 36,20’lik yeniden değerleme oranına göre tekrar belirlendi.
- Tüketici Hakem Heyetlerine yapılacak başvurularda, büyükşehir statüsünde olan illerde değeri 10 bin 280 liranın altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetleri,
- Büyükşehir statüsünde olan illerde değeri 10 bin 280 ile 15 bin 430 lira arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetleri
- Büyükşehir statüsünde olmayan illerin merkezlerinde ve bağlı ilçelerde değeri 15 bin 430 liranın altında bulunan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetleri görevli olacak.
Kural olarak bir dava açıldığında yetkili mahkeme davalının yerleşim yerindeki mahkemedir. Ancak TKHK nın getirdiği özel düzenlemeye göre tüketicinin yerleşim yerindeki Tüketici Mahkemesi de yetkili mahkemedir.
Dava Şartı Olarak Arabuluculuk
2020 yılında getirilen düzenlemeye göre;
- Tüketici mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
Şu kadar ki, aşağıda belirtilen hususlarda dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümler uygulanmaz:
- Tüketici hakem heyetinin görevi kapsamında olan uyuşmazlıklar
- Tüketici hakem heyeti kararlarına yapılan itirazlar
- 73 üncü maddenin altıncı fıkrasında belirtilen davalar
- ç) 74 üncü maddede belirtilen davalar d) Tüketici işlemi mahiyetinde olan ve taşınmazın aynından doğan uyuşmazlıklar
- 7/6/2012 tarihli ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin onbirinci fıkrası tüketici aleyhine uygulanmaz.
- Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya tarafların anlaşmaları ya da anlaşamamaları hâlinde tüketicinin ödemesi gereken arabuluculuk ücreti, Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır. Ancak belirtilen hâllerde arabuluculuk ücreti, Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesinin eki Arabuluculuk Ücret Tarifesinin Birinci Kısmına göre iki saatlik ücret tutarını geçemez.
- Arabuluculuk faaliyeti sonunda açılan davanın tüketici lehine sonuçlanması hâlinde arabuluculuk ücreti, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre davalıdan tahsil olunarak bütçeye gelir kaydedilir. (TKHK 73/A)
Son olarak hak arama gayreti takdire şayan bir tüketici hakkında verilmiş 02/05/2016 tarihli Yargıtay 13. Hukuk Dairesine ait 2016/11964 K. sayılı kararı paylaşarak makalemizi bitiriyoruz.
“Dava, ayıplı ürün sebebiyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Tüm dosya kapsamı ve tarafların ibraz ettiği belgeler, ses ve fotoğraf kayıtlarına göre; Davacı, meyve suyunu içtiği aynı gün şikâyetini davalı firmaya e-posta yoluyla iletmiş, bir gün sonra telefon açmıştır. Davalı firma yetkilisi de meyve suyundan numune almıştır. Ne var ki numune sonucu davacıya bildirilmemiştir. Davacı, 18.12.2013 tarihinde davacı firmadan geri dönüş istemiş, davalı firma 24.12.2013 tarihinde küflenme sebebiyle sorunun meydana gelebileceğini ifade etmiştir. Davacı, bunun üzerine dava yolunu tercih ederek mahkemeye içinde bir miktar meyve suyu ve iğrenç görünümlü olduğunu iddia ettiği maddeyi içeren kutuyu 20.05.2014 tarihinde delil olarak teslim etmiştir. Mahkemece 21.5.2014 tarihinde rapor alınmak üzere meyve suyu kutusu İl Sağlık Müdürlüğüne gönderilmiştir. Ancak resmi yazı ekindeki numune ambalajının hasar görerek patlaması ve özelliğini kaybederek bozulması sebebiyle inceleme yapılamamıştır. Keyfiyet yetkililerce tutanak altına alınmıştır. Dava konusu olayın oluş biçimi ve gelişimi ile davacının fotoğraf ve görüntü ile bildirim, ihbar, şikâyet, numune talebi ve delil sunma şeklinde gerçekleşen ve davalı tarafça da inkâr edilmeyen hak arama çabasının hayatın olağan akışına uygun olduğu açıktır. Laboratuar incelemesi yapılamaması da davacının kusuru dışındadır. Bunun haricinde davacıdan ayrıca meyve suyunu nereden aldığı, aldığı yerde veya davacının elinde, meyve suyunun kutusunda yazılı koşullarda saklanıp saklanmadığı, belirlenen sürede tüketilip tüketilmediği hususlarının ispatı istenemez.
Hal böyle olunca, Dava konusu olayın gelişimi ve yukarıda belirtilen ilkeler gözetilerek, mahkemece takdir edilecek makul bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.”
Pi Hukuk ve Danışmanlık ofisi olarak güncel konularda düzenli olarak makalelerimizi ve paylaşımlarımızı yapıyoruz. Bu anlamda sosyal medya hesaplarımızı, twitter, takip ederek güncel hukuki paylaşımlardan haberdar olabilirsiniz.
Diğer makalelerimizi blog sayfamızdan inceleyebilirsiniz.