Ortaklığın giderilmesi davası (izalei şuyu davası), özellikle miras hukukunda paydaşların hepsinin veya bir tanesinin kendi payını almak amacıyla açılan bir dava türüdür. Bu yazımızda; ortaklığın giderilmesi davası ile ilgili tüm detayların ayrıntılı bir şekilde verildiği, konunun tüm detayları ve örnekleri ile açıklamalarını bulabileceksiniz.
Ortaklığın Giderilmesi Davası Nedir?
Ortaklığın giderilmesi davası ya da eski adıyla izale-i şüyu davası, özellikle miras hukukundan doğan elbirliği veya paylı mülkiyet durumlarında paydaşların hepsinin ya da bazen içlerinden sadece bir tanesinin kendi payını almak ve şahsi olarak değerlendirmek istemesi neticesinde açılan dava olarak bilinmektedir.
Ancak sadece bu durumda değil, ortak bir taşınmazı payları belli olacak şekilde (paylı mülkiyet) ya da payları belli olmaksızın (elbirliği mülkiyet) edinen ortakların, bu ortaklığa son vermek istemesi durumunda da açılabilen bir davadır. Bunun dışında bir de alacağını temin edemeyen alacaklının İcra Mahkemesinin vereceği yetki ile açılabilen ortaklığın giderilmesi davası vardır.
Uygulamada en sık rastlanılan ortaklığın giderilmesi dava sebebi, kendilerine miras kalan mallarda mirasçıların aralarında anlaşamamaları sonucu açılan davalardır. Paydaşlar paylaşma isteğinin kendisinde veya paylaşmanın biçiminde anlaşamayabilirler.
Genel olarak ortaklığın giderilmesi davası, açması kolay olan bir dava çeşidi olarak tanımlanır. Ancak ilerlemesi tamamen davacıların veya vekilinin gayretli, dikkatli ve özenli takibi ile sonuçlandırılabilen bir dava türüdür.
Davanın Özellikleri
Bu davalar özel olarak takip edilmez ise çok uzun sürebilmektedir. En önemli husus taraf teşkilinin sağlanmasıdır. Özellikle hissedar sayısı yüksek olan taşınmazlar ile ilgili birçok dava sonuçlandırılamadan yıllarca sürmektedir. Tarafların hepsinin adresi bilinse dahi tebligatların takibatı süresinde ve çok dikkatli bir şekilde yapılmadığı için 8- 10 yıl süren hatta sonuçlanamayıp sürüncemede kalan ortaklığın giderilmesi davaları vardır. Ortakların hepsine ulaşsanız dahi, dava esnasında taraflardan herhangi birinin vefatı sonrası, vefat edenin veraset ilamının çıkarılması ve yine mirasçılarının hepsinin adresinin bulunması ile hepsine tebligat çıkarılmak suretiyle davadan haberdar edilip davaya dâhil edilmeleri ciddi bir dikkat, emek ve mesai gerektirmektedir.
Burada sözünü etmiş olduğumuz tebligatlar sadece davanın açılış aşamasında söz konusu olmayıp, keşfin yapılması neticesinde alınan bilirkişi raporları, gerekçeli karar v.s. yargılamanın diğer aşamalarında da dikkatle takip edilmelidir. Kendisine ulaşılamayan taraflara yapılacak tebligat usulleri önem arz etmektedir.
Bazen yargılamayı yapan hâkim bile tebligatın tam usulüne göre yapılıp yapılmadığını iyi kontrol etmemiş olabilir. Bu durumda verilen karar istinaf kanun yolunda sadece bu nedenle usule ilişkin bozulabilecek ve süreç tekrar uzayacaktır. Satış aşaması ise apayrı bir uzmanlık konusudur.
Böylesi fazla ortaklı taşınmazlarda davanın en kolay ve masrafsız ve hızlı sonuçlanabilmesinin yolu olabilecek en yüksek sayıda ortağın anlaşıp tek bir avukattan destek almasıdır. Aksi takdirde her biri ayrı vekâlet ücreti ödeyecek her birine ayrı tebligat çıkacak hem çok daha masraflı hem de çok daha çetrefilli bir yol tercih edilmiş olacaktır.
Elbirliği (İştirak Halinde) Mülkiyet- Paylı (Müşterek) Mülkiyet
Bir mal üzerinde birden fazla kimse hak sahibi ise bu durumda ya paylı mülkiyetten ya da elbirliği ile mülkiyetten söz edilir. Eğer her malik malın tamamı üzerinde hak sahibi ise burada elbirliği ile mülkiyet vardır. Fakat malikler belli paylarıyla mala sahipse burada paylı mülkiyet söz konusudur.
Paylı Mülkiyet
Paylı mülkiyet durumunda ortada maddi olarak bölünmüş olmayan bir meta vardır. Her bir paydaş (hissedar) mal üzerinde hissesi oranında söz sahibidir. Aksi kararlaştırılmadıkça her paydaşın payı eşittir. Yine paydaşlardan her biri kural olarak hissesini bir üçüncü kişiye devredebilir, satabilir, rehin edebilir.
Paylı Mülkiyet, miras hukukundan kaynaklanabileceği gibi örneğin birlikte bir ev satın almaktan, idari bir işlem olan belediyenin şüyulandırmasından da kaynaklanabilir.
Elbirliği İle Mülkiyet
Elbirliği ile mülkiyet ise kanun ya da kanundan doğan sözleşmeler dolayısıyla ortaya çıkar. Paylı mülkiyetin aksine burada maliklerin belirli payları yoktur. Her bir ortakmalın tamamına sahiptir ve tasarrufta bulunma istediklerinde oybirliği ile hareket edebilirler. Paydaşlar tek başına mal üzerinde hiçbir tasarrufta bulunmazlar. Ölüm neticesinde miras bırakanın malları üzerinde mirasçılar arasında kendiliğinden kurulan “miras ortaklığı” elbirliği ile mülkiyet halinin en tipik örneğidir.
Şunu özellikle belirtmek gerekir ki; murisin ölmesi neticesinde alınan veraset ilamı, mülkiyetin paylı mülkiyete dönüşmesine ve mirasçıların her birinin kendi payını satmasına ya da dilediği gibi kullanmasına olanak sağlamaz.
Meselenin daha kolay anlaşılması açısından şöyle bir örnek verilebilir. Paylı mülkiyet kabuğu soyulmamış bir portakal gibidir içerdeki dilimler ortakların payıdır, sayısı ve ne kadar olduğu bellidir, ancak hangi dilimin kime ait olduğu belli değildir yani portakal dilimlenip dağıtılmamıştır. Elbirliği mülkiyet ise bölünmemiş bir elma gibidir kişilerin payları bölünmemiş, ayrıştırılmamış bir bütün halindedir.
Davanın Konusu
Bu davanın konusu müşterek(paylı) ya da iştirak(elbirliği) halinde mülkiyete konu taşınır, taşınmaz ve haklardır.
Dava konusu malın bilgileri eksiksiz şekilde dava dilekçesinde yer almalıdır. Eğer daha sonradan tamamlanacaksa da mahkemeden bu bilgilerin tamamlanması için makul bir süre istenebilir.
Dava konusu mal üzerinde hak sahipliğini gösterir belgeler dava dilekçesine eklenmelidir. Örneğin Tapu Kaydı, Veraset İlamı vs.
Ortaklığın Giderilmesi Davasını Kimler Açabilir?
Ortaklığın giderilmesi davasını kimler açabilir. Bu sorunun genel olarak kuralı paydaşlardan her biri istisnai olarak da alacaklılar dava açabilir. Paydaşlardan bir tanesi tek başına bu davayı açabileceği gibi birden fazla hissedar birleşip diğerlerine karşı da açabilir.
Ortaklığın giderilmesi davası, çok taraflı ve davanın tüm tarafları için benzer sonuçlar doğuran kendine özgü bir dava çeşididir. Yani davacı aynı zamanda davalı, davalı aynı zamanda davacıdır. Kazanmak ya da kaybetmek değil bir malın paylaşımı ya da paylaşılamaması ile sonuçlanır.
Örneğin, izale-i şüyu davası açan davacı yargılama sırasında davadan feragat etse dahi, davalılardan herhangi birinin davayı takip edeceğini beyan etmesi ile mahkemece davaya devam edilecektir. Ancak tüm paydaşlar yani davanın tüm tarafları bu feragate katılırlarsa yargılamaya devam edilmez.
İntifa hakkı sahibi (malı kullanma, semerelerinden faydalanma hakkı tanınmış kişi) bu davayı açamaz ancak açılmış olan davaya dahil edilmesi gerekir.
Ortaklığın Giderilmesi Davası Kime Karşı Açılır?
Hasım göstermeden de dava açılabilse de uygulamada, ortaklığın giderilmesi davası diğer hissedarlara karşı açılır. Ölü kişiye karşı açılmış olsa bile yani diyelim ki paydaşlardan birisi ölmüş ancak davacı davasını açarken bilmeyerek onu hasım göstermiş olsa bile, dava reddedilmez. Bu durumda davacıya ölü kişinin veraset ilamını almak üzere mahkemece yetki verilir ve alınan veraset ilamına göre mirasçılar davaya dâhil edilir.
Yukarıda da değindiğimiz gibi bu davanın en önemli şartlarından birisi hissedarların tamamının, ölü olan varsa mirasçılarının davada yer almasıdır.
Ortaklığın Giderilmesi Davası Hangi Mahkemede Açılır?
Ortaklığın giderilmesi davasında yetkili mahkeme hangisidir, ya da dava hangi mahkemede açılmalıdır sorusu en çok sorulan sorulardan bir tanesidir. Görevli mahkemeler, taşınır veya taşınmaz mal ve haklar için dava konusu malın değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemeleridir (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, HMK md. 4/1.f., 1. b.).
Genel yetki kuralları gereğince, davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ortaklığın giderilmesi davasına bakmakla yetkilidir. (HMK md. 6) Ortak mülkiyetin konusu taşınmaz bir mal ise, yetkili mahkeme ilgili taşınmazın bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesidir. (HMK md. 12).
Taşınmaz malların ortaklığının giderilmesi davalarında yetki sözleşmesi, HMK md. 12 hükmünün kamu düzenine ilişkin olması sebebiyle geçerli değildir, taşınırlar için ise söz konusu yetki sözleşmesi yapılabilir ve birden fazla taşınmaza ait paylaşma davalarında taşınmazlardan birinin bulunduğu yer mahkemesi yetkili mahkemedir. (HMK md. 12/3)
Taşınır ve taşınmaz malların birlikte paylaşma davasına konu olması durumunda; bu mallar aynı yerde bulunuyor ise dava o yerde ve şayet taşınır ile taşınmaz mallar ayrı yerlerde bulunuyorsa da taşınırlar için davalının yerleşim yeri mahkemesinde, taşınmazlar için de taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde (HMK md. 6/1) dava açılır.
Miras bırakanın terekesiyle ilgili açılacak ortaklığın giderilmesi davasında yetkili mahkeme, miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir (HMK md. 11/1).
Paylaşma Nasıl Gerçekleşir?
Paylaşma nasıl gerçekleşir? Paydaşlardan biri, bu davayı açarak malın eğer varsa mevcut paydaşlık oranlarına göre maddi olarak bölünmesine (aynen taksim) ve şayet bu mümkün değilse artırma yoluyla satılıp parasının paydaşlara paylar oranında bölüştürülmesine (satış yoluyla) yönelik mahkeme kararı tesis ettirmek ister.
Mahkeme de payın miktarı ve paydaşların sayısı imkân veriyorsa talep halinde aynen taksim ile paylaşmaya karar verir. Aksi takdirde malın satılarak satış bedelinin ortaklara (duruma göre payları oranında ya da mirasçılık belgesindeki hisseleri oranında) dağıtılması şeklinde satış yoluyla taksim olarak paylaşmaya karar verir.
Aynen Taksim
Mahkemece, malın fiziken bölünerek paylaştırılmasına karar verilebilmesi için taşınmazın yüzölçümü, niteliği, pay ve paydaş sayısı ve tarım arazilerinin niteliği ile imar mevzuatına göre aynen taksimin mümkün olup olmadığı araştırılmalıdır. Bunun için mahkeme taşınmazların bulunduğu yerde gerekli bilirkişiler marifetiyle keşif yapar ve bilirkişilerden rapor ister.
Taşınmaz önemli ölçüde bir değer kaybına uğrayacak ise aynen, bölünerek paylaştırılmasına karar verilemez. Keza paydaşlar rıza göstermedikleri takdirde taşınmazın bir bölümü paylı bırakılamaz.
Taraflardan birinin bile aynen taksim istemesi durumunda, hâkimin öncelikle bu talebe göre değerlendirme yapması ve ancak aynen taksim mümkün değilse paylaştırma biçimi olarak satış yolunu tercih etmesi gerekmektedir.
Bölme istemi durum ve koşullara uygun görülmezse ve özellikle paylı malın önemli bir değer kaybına uğramadan bölünmesine olanak yoksa açık artırmayla satışa hükmolunur.
Aynen taksimin mümkün olması durumunda bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi halinde eksik değerdeki parçaya para (ivaz) eklenerek denkleştirme sağlanır. Paydaşlar arasında anlaşma olmadıkça hakim kendiliğinden bazı taşınmazların bir kısım paydaşlara, kalanın diğer paydaşlara verilmesi şeklinde aynen taksime karar veremez.
Eğer taşınmaz malda kat mülkiyeti kurmak mümkünse, kat mülkiyeti kurulup kurulamayacağı araştırılıp, değerlendirilir. Kat mülkiyetinin kurulması mümkün olan taşınmaz da satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilemez.
Aynen taksim istenmesi halinde öncelikle taşınmazın miktarı, pay ve paydaş durumu ve imar mevzuatı çerçevesinde taksimin mümkün olup olmadığı araştırılır. Mevcut duruma göre dava konusu taşınmaz ya da taşınmazların taksimi mümkün ise fen bilirkişisine taksim projesi düzenlettirilip mahkeme tarafından projedeki bölümlerin hangi paydaşa verileceği konusunda tarafların anlaşmasına göre veya anlaşma sağlanamadığı durumlarda kura çekilerek hüküm tesis edilir.
Bu noktada; taraflar paylı mülkiyete konu malların sadece aynen taksimini talep etmişlerse ya aynen taksim yönünde ya da davanın reddi yönünde karar verilebilir.
Davacının aynen taksim talebine karşılık davalı satış isteminde bulunmuşsa, yapılan inceleme sonucunda aynen taksim mümkün olmadığı zaman davalının talebine uygun şekilde malların satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilebilmektedir. Çünkü daha önce de değindiğimiz gibi bu davalar çift taraflı davalardır ve herkesin konumu eşittir.
Açık Artırma Yoluyla Satış
Taşınmazın aynen taksimi mümkün değilse ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilir. Taşınmaz malın satışı, mahkeme vasıtasıyla değil satış memurluğu veya satış memurluğu görevi kendisine verilen ilgili icra dairesi marifetiyle yapılır. Satış açık arttırma yoluyla yapılmalıdır.
Nakit para gibi paylaşımı mümkün olan değerler dışında kalan taşınır ve taşınmaz mallardan aynen bölünmesi mümkün olmayanlar için satış suretiyle ortaklığın giderilmesi yoluna gidilir. Ülkemizde taşınmazlarda aynen taksim suretiyle paylaştırma neredeyse hiç yapılmamaktadır.Çünkü Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa göre şartların sağlanması ve taraflar arasında adaletin tam anlamda gerçekleşmesi neredeyse imkansızdır. Bu nedenle uygulamada hemen her zaman ortalık satış suretiyle giderilmektedir.
Açık Artırma İle Satış İşlemi Kimler Arasında Gerçekleşir?
Satışın paydaşlar arasında artırmayla yapılmasına karar verilmesi, bütün paydaşların rızasına bağlıdır. (TMK m. 699)
Paylaşım için artırma yoluyla satış usulüne karar veren mahkeme; tüm paydaşların rıza göstermesi durumunda, artırmanın sadece paydaşlar arasında yapılacağına karar verebilir veya bunun yerine artırmanın herkese açık bir şekilde yapılmasını da yerinde görebilir (TMK md. 699/3). Dolayısıyla, paydaşlardan biri bile artırmanın sadece paydaşlar arasında yapılmasına rıza göstermediğinde artırmanın artık herkese açık olarak yapılması gerekmektedir.
Taşınmaz Üzerinde Muhdesat Bulunması Durumu
Ortaklığın satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik ( %… ) oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.(Y14HD-K.2021/398)
Ortaklığın giderilmesi davasının konusu taşınmazda bulunan bina, ağaç, tesis gibi bütünleyici parçalar üzerinde mülkiyetin kime ait olduğu hususu ortaklar arasında tartışma konusu ise, bu uyuşmazlığın ayrı bir dava açılmak suretiyle giderilmesi gerekir. Uygulamada bu davalara “muhdesatın aidiyetinin tespiti davası” denilmektedir. Bu davanın açılması halinde, izale-i şüyu davası yargılamasında, muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının sonuçlanması bekletici mesele yapılır. Çünkü, taşınmazda yer alan bütünleyici parçalar (muhdesatlar) üzerindeki mülkiyet hakkı tespit edildikten sonra bütünleyici parçalar dadahil edilerek ortaklığın giderilmesi gerekir.
Paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçaların (muhdesat) kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların (ortaklar) hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere HMK’nın 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmelidir.
Mahkemece verilen süre içerisinde dava açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, açılmadığı takdirde o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekir (Y14HD-K.2021/398).
Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir (Y14HD-K.2021/717).
Taşınmaz üzerindeki muhdesatın tespiti davaları kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davalarında ortaklığın giderilmesi davası mevcut ise o davanın yargılaması sırasında muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğini açıkça kabul edenler dışında kalan ve muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazda paydaş olan diğer tüm tapu maliklerinin veya tapu kayıt malikinin mirasçılarının, kamulaştırma sözkonusu ise kamulaştırılan taşınmaz maliklerinin ya da mirasçılarının davada taraf olarak yer almaları zorunludur (Yargıtay 8.HD-Karar : 2017/3836).
Bir taşınmaz üzerinde bulunan muhdesat ile ilgili olarak ortada ortaklığın giderilmesi gibi bir dava bulunmadan sadece ileride kullanılmak üzere elimizde bulunsun denilerek muhdesatın aidiyetinin tespiti için bir dava açılması durumunda bu dava hukuki menfaat bulunmadığı gerekçesiyle usulden ret edilebilecektir. Bu konuda uzman bir hukukçudan yardım alınması vatandaşların gereksiz mahkeme masrafları ile karşılaşmasını önleyecektir.
Ortaklığın Giderilmesi Talebinde Bulunulamayacak Durumlar
- Hukuki bir işlem dolayısıyla paylı mülkiyete devam etme zorunluluğunun bulunması,
- İdame-i şüyu hali yani sürekli bir amaca özgülenmiş paylı mal mülkiyetini devam ettirme yükümlülüğü bulunması.
Örneğin paydaşlar başta yapacakları bir anlaşma ile ortaklığın giderilmesini talep etmeyeceklerini kararlaştırmış olabilirler. TMK m.697 gereği “Paylaşmayı isteme hakkı, hukuki bir işlemle en çok 10 yıllık süre ile sınırlandırılabilir.” Bu sözleşme resmi şekle tabidir ve tapuya şerhedilebilir.
Yine taşınmaz üzerinde Aile Konutu Şerhi varsa bu şerh terkin edilmeden ortaklık giderilemez.
Kamulaştırma şerhi varsa; Kamulaştırma işlemlerinin kesinleşip kesinleşmediği araştırılmalıdır. Dava konusu taşınmazda kamulaştırma şerhi bulunduğu takdirde kamulaştırma belgeleri getirtilerek kamulaştırma işlemlerinin kesinleşip kesinleşmediği araştırılmalı, kamulaştırma kesinleşmişse kamulaştırılan kısmın ifrazı için davacıya uygun bir süre verilerek taşınmazın kalan kısmının ortaklığın giderilmesine karar verilmesi gerekir. Bazı kamulaştırma şerhlerinin ise geçerliliği kalmamıştır. Böyle bir durumda hiç şerh yokmuş gibi işlem tesis edilecektir.
Yargılama Usulü
Ortaklığın Giderilmesi Davaları basit yargılama usulüne tabidir. Dava dilekçesi verilmesi ve davalının/davalıların cevap dilekçesi vermesi yeterlidir. Yazılı yargılama usulünden farklı olarak dilekçe teatisi, taraflarca ikinci dilekçeler (davacı tarafın cevaba cevap ve davalı tarafın da ikinci cevap dilekçeleri) verilmeden tamamlanır.
Malın, malların ve/veya hakların satışından elde edilen paranın ise tapu kayıtlarındaki paylar oranında ya da elbirliği mülkiyette eşit paylarla paydaşlara dağıtılmasına karar verilmektedir.
Mahkeme Harç ve Giderleri
Davayı açan ilk aşamada masraflara katlansa da davanın sonunda tüm masraflar mahkemece tüm taraflar arasında paylaştırılır. Bu paylaşım mülkiyet oranları dikkate alınarak yapılır. Ancak halk arasında çokça yanlış anlaşılmaya sebep olan şu hususu açıklamak gerekir. Davacı kendisini bir avukat ile temsil ettirmişse, avukatına ödemiş veya ödeyecek olduğu vekalet ücreti yargılama giderine dâhil değildir. Yani bu ücret diğer paydaşlardan alınamaz.
Satış Süreci
Satış aşamasında yapılacak açık arttırmaya yol göstermesi amacıyla bilirkişi tarafından hem dava sürecinde hem de yapılacak açık artırmanın hemen öncesinde satışa konu ortaklık malı için birer değer tespiti yapılır. Açık artırma bilirkişi raporunda ifade edilen değere satış ve paylaştırma giderlerinin de eklenmesiyle oluşan meblağının %50’sinden başlar ve bu meblağı artırmaya katılacak ilgililerin talepleri doğrultusunda artabilir. Taşınır ve taşınmaz tüm mallardaki ortaklığın giderilmesinin aynen taksim veya satış yoluyla gerçekleştirilmesine ilişkin verilen yargı kararları, kesinleşmelerinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinde yerine getirilmelidirler.
Ortaklığın giderilmesi davası kapsamında ihaleye katılacak kişilerin ;
- Açık arttırmaya katılacağına dair teminat göstermeleri gerekmektedir.
- İhaleye konu olan malın değerinin, %20’si değerinde nakit teminat veya banka teminat mektubu sunmalıdırlar,
- İhaleye konu olan malda, hisse sahibinin hissesi %20 veya yukarısı ise teminat yatırılması gerekmemektedir.
- Açık arttırmaya konu olan malın ihale başlangıç bedeli, bilirkişi raporunda belirtilen değer takdirinin %50’si üzerinden hesap edilecektir.
Sonuç
Ortaklığın giderilmesi (izale-i şüyu) davası, ferdi mülkiyete geçmek isteyen mülk sahibinin bu hakkını güvence altına alan, ama bu arada tüm paydaşların haklarını eşit bir şekilde koruyan bir gayrimenkul davası olarak kendine has özelliklere sahiptir.
İlk başta da değindiğimiz gibi ortaklığın giderilmesi davası klasik bir dilekçe ile açılabilecek olsa da taraf teşkilinin sağlanmasının kontrolü, yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporlarının ve kıymet takdirlerinin incelenmesi ve itirazlarının işin ehli bir hukukçu tarafından takip edilmesi, vatandaşların haklarının korunması ve davanın hızlı sonuçlanması için önemlidir. Yine özellikle taşınmazların ihaleye çıkarılma, bilhassa satış süreci, ihalenin usulüne göre sonuçlandırılması gibi hususlar uzmanlık ve sıkı takip gerektirmektedir. Bu nedenle konusunda uzman avukatlarımız ile davanızın takibi yapılması hak kaybı yaşamadan sonuçlandırılması açısından önemlidir.
Pi Legal Consultancy olarak gayrimenkul hukuku dalında uzman kadromuz ile görev yapmaktayız. Bu anlamda sorulacak sorular iletişim sayfamız üzerinden bizimle irtibata geçebilirsiniz.
Hukuki alandaki faaliyetlerimiz ve güncel paylaşımlarımız içiin twitter sayfamızı ziyaret edebilir ve bizi takip edebilirsiniz.